Size bu entry'de dilim döndüğünde uçak gemilerinden bahsedeceğim.
TAM BOY PİSTE SAHİP OLAN(Burayı özellikle büyük yazdım.), farklı görevlerde en az bir kaç filo uçağı operasyonel olarak destekleyecek kabiliyete sahip gemilere uçak gemisi denir. 300-400 metre uzunluğunda olan bu gemiler, 40-50 metre genişliğe sahiptir. Güverte alanı en az 15-20 bin metrekareden oluşur. Operasyonel ağırlıkları 60 bin ila 120 bin ton arasındadır.
Aslında direkt bir saldırı amacıyla kullanılmazlar. Hatta, yüzen bir adadır diyebiliriz. Görevleri belirli bir alanda hava üstünlüğü kurmaktır. Bir askeri üste mevcut olan ne varsa, uçak gemileri de sahiptir. Operasyon yönetim merkezi, tam donanımlı koca bir hastane, yüzlerce kişilik yemekhane, hangar ilk aklıma gelenlerdir.
Her ne kadar, uçak gemileri oldukça uzun olsalar da; modern uçakların iniş kalkış yapabilecekleri kadar uzun bir piste sahip değillerdir. Dolayısıyla bu uçakların çok kısa mesafelerde hızlanmaları gerekir. Günümüzde bu sorunun çözümü üç şekilde sağlanır;
1) Uçaklar tıpkı sapanlar gibi yaydan fırlatılan ok gibi uçak üzerinden fırlatılarak gerekli ivme kazandırılır. Bunun yapılması için uçağa oldukça kompleks katapult sistemi kurulur. Bu sistem basitçe buhar kazanlarından ibarettir.
Bu sistemde uçaklar tam görev yükü ile havalanabilir.
2) Eğimli pistli bazı gemilerde uçaklar, belirli bir açıyla uçaktan kalkış yaparlar ve bu onların catapult'a ihtiyaç duymadan havalanmalarını sağlar. Lakin catapult'lu gemilerden kalkış yapan uçaklardan çok daha az görev yükü ile...
3) Bir de dikey iniş kalkış yapabilen uçak konusu var... Bu tip uçak gemilerinde herhangi bir iniş kalkış sistemi yoktur. Uçaklar kendileri dikey iniş kalkış yapabilir şekilde üretilirler. Mesela Harrier'ler ve F 35 C ler bu uçaklara iyi birer örnektir.
Her iki yöntemde de uçaklar oldukça büyük yapısal değişikliklere uğrarlar. Çünkü bu uçaklar görev süreleri boyunca standart uçaklardan çok daha fazla stres ve korozyon faktörüne maruz kalırlar. Ayrıca bu uçaklar, karada kullanılan uçaklardan bir miktar daha kısa ömürlüdür.
Genellikle nükleer enerji ile tahriklenirler. Yani... Kabaca reaktörleri, karada güç üreten bir nükleer santralin 1/3 kapasitesine sahiptir. İnşa maliyetleri 3-20 milyar dolar arası olabilen bu gemilerin işletme maliyetleri de oldukça yüksektir. Bu nedenle çok az ülke uçak gemisi yüzdürebilir seviyededir. Ayrıca bu gemilerde 1000-6000 personel görev yapabilir.
Tabi yani, çok detaylı olduklarından dolayı barış zamanı afet bölgelerine falan da yardım için gönderiliyorlar. Savaş zamanı da sağa sola demokrasi götürmeye. Aslında, aktif savaştan çok daha fazla zamanda gambot diplomasisi için kullanılırlar. Yani göz korkutmak için.
Ayrıca; her pisti olan gemi uçak gemisi değildir. Bir uçak gemisi, en az bir kaç filo uçak taşıyabilir durumda olmalı ve bunun için üretilmelidir. Çünkü önemli olan bu uçakları pistte tutmak değildir. Bu uçaklara, pilotlara ve ekibe teknik destek verebilmek ve bu uçakları hangar altına sığdırabilmek mevzubahistir. Ayrıca, bir uçağın gereken durumlarda uçak gemisi olarak kullanılabilmesi, o gemiyi uçak gemisi yapmaz.
Şey gibi düşünün; Station Wagon aracınızda koltukları yatırarak yük taşıyabilirsiniz. Ama bu arabanızı kamyon yapmaz. Aynen durum budur.
Gelelim, Türk Silahlı Kuvvetleri için üretilen/üretimesi planlanan
TCG Anadolu ve
TCG Trakya gemilerine... Bu gemiler aslında uçak gemisi değil, havuzlu çıkartma gemisidir. Yani tasarlanış görevi, tam donanımlı bir tabur askeri dünya üzerindeki belirli bir noktaya çıkarabilmektir. Belirli durumlarda, yani kolay domine edeceğiniz hava sahası bulunan ülkelere karşı bu gemiyi uçak gemisi olarak kullanabilirsiniz. Lakin, mesela Almanya'ya karşı yemez.
Uçak gemisi olmaması, bu gemilerin kötü olduğu anlamına gelmiyor dostlar, yanlış anlaşılmasın. Bu ve bunun gibi gemiler Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kurmay sınıfının yıllardır istediği bir gemi. Nedenini de Doğu Akdeniz'de görüyoruz. Ayrıca, Türk Ordusu için de gerçek bir uçak gemisi projesi var.
Son olarak; (rus gemileri hariç) uçak gemileri üstlerinde bir öz savunma silahına sahip değildir. Zaten gerek de yoktur. Çünkü uçak gemileri açık denizde yalnız başlarına yüzmezler. Yanlarında mutlaka bir görev gücü vardır. Bu görev gücü de değişik görevlerde gemilerde oluşur. Denizaltı, destroyer, fırkateyn gibi. Bu gemiler uçak gemisini korur.
Evet... Söyle bir göz geçirdim, sanırım bu kadar.